Minority Report gerçek mi oluyor?

Minority Report gerçek mi oluyor?

Minority Report filmi 2054 yılında Washington’da geçiyor ve Suç Öncesi Birimi (SÖB) adlı bir devlet örgütünü konu alıyor. Geleceği gören ve “precog” olarak tasvir edilen Agatha, Dashiel ve Arthur adlı üç kâhin sayesinde suçlar işlenmeden tespit edilebiliyor ve suçlular yakalanabiliyor. Tom Cruise’un da iyi bir performans gösterdiği Türkçe ’ye Azınlık Raporu olarak çevrilen filmin senaryosu efsanevi yazar Philip K. Dick’in bir kısa öyküsünden esinlenerek yazılmış. Birçoğumuz için filmin çıktığı 2002 yılında bize hayal gibi gelen senaryo günümüzde gerçeklikle birleşmenin kıyısında.

Son yıllarda toplum hayatının her yanında yapay zekanın kullanıldığına şahit oluyoruz ve geliştirilen yeni sistemlerin de haberleri bizlere ulaşıyor. Yapay zekâ her sektörde yer bulduğu gibi polisiye sektörüne de giriş yapmaya başlıyor günden güne. Azınlık raporu filminde gelecekteki suçları öngören kahinlerin yerlerini yapay zekâ almaya başladı bile. 2002 yılında imkân vermediğimiz olaylar yapay zekâ yardımıyla mümkünleşiyor. Asıl soru ise mümkünleşmesinin sosyal açıdan ne kadar doğru olduğu ve nelere yol açabileceği. Bu sorunun cevabını verebilmek için sistemi ve getirilerini tanımak şart.

Suç olgusunun ve suçluluk gerçeğinin daha önceden tahminler temelinde tespit edilebilmesine “Predictive Policing” adı verilmiş. Bu metot bilgisayar ve yapay zekâ destekli çalışarak suç oranlarının hesaplanmasını sağlıyor. Sistemin amacı suçun çoğunluklu olarak işlendiği yerleri ve zamanı belirleyip suç işlenme potansiyeli yüksek bölgeleri polislere sunmak olarak belirlenmiş. Polisler böylece suçun işleneceği zamandan önce riskli bölgelerde bulunabilme ve suçun önüne geçebilme kabiliyetine sahip hale geliyorlar.

Süreç sırasında polis merkezlerinin bilgi bankalarında bulunan verilere ihtiyaç duyuluyor. Sistem bilgiyi analiz ederek çalıştığı için bilgi girişi olmadığı taktirde güncel kalması mümkün değil. Bir anlamda polisler tarafından sistemin bilgilerle “beslenmesine” gerek var. Kişisel bilgilerin kullanılmaması ve bilgilerin gizliliğine önem verilmesi de bir gereklilik olarak görülüyor. Suçlarla savaşmada elde olan bilginin miktarı ne kadar fazla ise sistem o kadar tutarlı çalışabiliyor. Bu bağlamda Big Data’dan faydalanılması da önem arz etmekte.

Yeni teknolojilerin, polislerin kullanımına açılması günümüze kadar suçların ve suçluların belirlenmesinde önemli bir rol oynadı. Polislerin suçlular hakkındaki verilere erişimi arttıkça yapılan hata payı da azalıyor. Örnek olarak Almanya’nın Bavyera Bölgesi Polis Departmanı’nın yaptığı yenilikler ve planlar incelenebilir.2013 yılında polis arabalarına tablet bilgisayarların yerleştirilmesini gerçekleştiren departman; polislerin, suçluların parmak izlerinden biyometrik verilerine kadar sistemde yüklü her türlü bilgisine erişimini sağladı. Amerika’yı da bir başka örnek olarak değerlendirsek oradaki gelişmelerin bir adım önde olduğunu söylemek mümkün. Google’ın ürettiği akıllı gözlüklerin polisler tarafından kullanılması Amerika’da atılması planlanan adımlardan biri.2022 yılına kadar polislerin suçlu verilerine zaman kaybı yaşamadan tüm ayrıntılarla ulaşabilmesi için yeni sistemler geliştiriliyor.

Bulunduğumuz zaman dilimine kadar polis merkezlerinde teknolojik alanda yapılan gelişmelerin pozitif yönde sonuçlar doğurduğunu değerlendirirsek “Predictive Policing” adlı sistemden de beklentilerin aynı yönde olduğu yorumuna oluşabiliriz. Amerika’da bu çıkarım insan aklını yoran bir soru niteliğini kaybederek gerçekliğe taşınmış bile. Polis departmanına yardımcı olmak amacıyla sistemi destekleyen bir program, bilgisayar bilimcisi George Mohler ve suç senaryoları üzerine uzmanlaşmış antropolog Jeffrey Brantingham tarafından geliştirilmiş. Programın yazılması ve hazırlanması esnasında deprem araştırmalarında kullanılan modeller temel alınmış. Öncü olarak Kaliforniya bölgesinde denenen sistem, 15 tane yüksek suç potansiyeli taşıyan alan belirleyerek bu alanlara olası suçları engellemesi için 100 polis memuru yollanmasını uygun görmüş. Teoride kalan düşüncelerin gerçek hayatta uygulamaya geçirilmesiyle ortaya konan sonuçlar şaşırtıcı.

Pilot projede soygunlarda yüzde on birlik bir azalma ve araba hırsızlığında yüzde sekizlik bir azalma gözlendiği söyleniyor. Tutuklananların sayısında ise yüzde elli altılık bir artış olduğunu gözlemlemek mümkün. Sistemin başarıları sadece belirtilen sayılarla sınırlı kalmıyor.

Bu tür programların geliştirilmesi ve sonrasında da kullanıma sokulması için koşullara uyarlanması, maliyetli olsa da finansal açıdan devletlere büyük bir kâr sağlıyor. Devletin gözünde suçların ortaya çıkmasını engellemek, bir suçluyu hapishaneye transfer etmekten ve onun oradaki giderlerini karşılamaktan daha hesaplı.

Bu başarılı sonuçların ışığında iki girişimci bilim adamı kendilerince Amerika’da denenmiş olan bu yazılımı geliştirerek “PredPol” adında bir suç analiz programı tasarlamışlar. PredPol son yıllarda Los Angeles, Chicago, Seattle ve Boston gibi Amerika’nın büyük şehirlerindeki polis departmanlarının vazgeçilmezi haline gelmiş durumda.

Amerika “Predictive Policing” teknolojisini her geçen gün daha da sık kullanmaya başlasa da Avrupa’da bu sistem hala tartışma konusu. İngiltere, Amerika’da kullanıma geçmiş olan PredPol sisteminden 2013 yılında yararlanmaya başlamış. İsviçre’de ise PredPol’un çalışma prensibine benzer olarak geliştirilen DataPol sistemi kullanılıyor. IBM tarafından geliştirilen DataPol İsviçre’nin birçok bölgesindeki suçları analiz etme görevini üstleniyor. Almanya’nın ve Avusturya’nın ise bu konuya bakışı biraz farklı. Kişilerin bilgi gizliliğinin ön planda tutulduğu bu iki ülkede polislerin Big Data’dan yararlanmasına hala sakıncalı olarak yaklaşılıyor. Bu nedenle de sistemin geliştirilmesi ve yasalara tamamıyla uygun hale getirilmesi öncelikler arasında.

Uzun lafın kısası Minority Report filmindeki suçluların yakalanma sürecinin günümüze uyarlanması şimdilik mümkün gözükmüyor. Kişisel verilerin gizliliği ve sistemin yanlış değerlendirmeleri hala tartışmaya açık olduğundan ülkeler arasında da görüş farklılıkları doğuyor. Ama ümidimizi kaybetmemekte fayda var. Kim bilir belki de filmde olduğu gibi 2054 yılında neredeyse hatasız çalışan bir sistem kullanıma sunulabilir.

Kaynaklar:

https://www.beyazperde.com/filmler/film-34917/

https://uygarsirinyazihane.wordpress.com/2012/05/18/minority-reportazinlik-raporu/

https://kops.uni-konstanz.de/bitstream/handle/123456789/43114/Seidensticker_2-14sbvox1ik0z06.pdf?sequence=5&isAllowed=y

https://www.zukunftsinstitut.de/artikel/big-data/predictive-policing/

Benzer Haberler
Send this to a friend