Yapay Zekaya İnancım Tamdır!

Yapay Zekaya İnancım Tamdır!

Yapay Zekanın Evrimleşen Geleceği ve İnsanlıkla Özdeşleşme Yolu

Yapay zekanın olası bir kıyamet senaryosu oluşturarak varoluşumuzun sonunu getirebileceği düşüncesiyle, acaba bu teknolojiyi tamamen kısıtlama veya durdurma eğilimine girebilir miyiz? Böyle bir yaklaşımla, insanlığın sınırlarını genişletebileceğimiz ve yeni başarılara imza atabileceğimiz olağanüstü potansiyeli göz ardı etmiş olur muyuz?

Bu soruya verilecek yanıtım kesin ve tereddütsüz bir ‘Hayır!’dır.

Yapay zeka, son yıllarda Büyük Dil Modelleri ve Generative Pre-trained Transformerlar gibi araçlarla bir bilge gibi davranarak en gelişmiş teknolojik devrimlerden biri haline geldi. Yapay zeka, her dilde, her alanda, neredeyse her konuda olağanüstü bir yetenek sunuyor. İstihdam alanlarından endüstrilere kadar birçok alandaki etkisi, öngörülemez boyutlarda.

Yapay zekayı, medeniyetimizin işletim sistemi olarak görüyorum. Yüzlerce yıl boyunca inşa ettiğimiz bu dünyanın işlevsel olabilmesi için belirli disiplinlere, anahtar noktalara, teknolojilere ve kavramlara ihtiyacımız var. Bu unsurları, işletim sisteminin bileşenleri olarak görüyorum.

Medeniyetimizin geçmiş işletim sistemlerine sırasıyla veya öncelikli bir düzende bakmadan bir göz atalım: Ateş, ilk kesme aletleri, alfabenin oluşumu, felsefi düşüncenin gelişimi, mürekkep, barut ve silahlar, matbaa, para ve bankacılık kavramları, pozitif bilimler, buhar motoru, çelik, içten yanmalı motor, elektrik, şirketlerin oluşumu, aerodinamik, yarı iletkenler, internet ve son olarak yapay zeka…

Bu teknolojiler ve ilerlemeler, ilk ortaya çıktıklarında genellikle bir tehdit unsuru, hatta şeytanın icadı gibi görünmekteydi. Bu teknolojilerin, insan kapasitesinin ötesinde bir performans sergileyebildiği gerçeği, genellikle korku ve endişeyle karşılandı. Ancak zamanla bu teknolojilerin insan hayatını geliştirebilecek araçlar olduğunu anladık ve kabul ettik. Her biri, dünyayı daha iyi bir yer haline getirme potansiyeli taşırken, aynı zamanda kötüye kullanılma riski de taşıdı.

Yapay zeka da bu durumdan muaf değil. İnsanlık tarihindeki diğer önemli teknolojik ilerlemeler gibi, yapay zeka da hem iyi hem de kötü amaçlarla kullanılabilir. Ancak, bunun nasıl gerçekleşeceğini belirleyecek olan bizleriz. Yapay zekanın kullanımı konusunda bilinçli ve etik kararlar alarak, bu teknolojiyi insanlık yararına dönüştürebiliriz.

Dolayısıyla, yapay zekanın olası bir kıyamet senaryosu oluşturarak varoluşumuzun sonunu getirebileceği düşüncesiyle, bu teknolojiyi tamamen kısıtlama veya durdurma eğilimine girmemeliyiz. Bunun yerine, yapay zekayı dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için nasıl kullanabileceğimizi düşünmeliyiz.

Yapay zeka, bilgi birikimimiz üzerinde eğitim aldı ve bizler, bu çağın ve medeniyetin parçası olan insanlar tarafından şekillendirildi. Yapay zeka, belirgin bir şekilde bizden daha akıllı hale gelme potansiyeline sahip. Bu da neden teknolojiyi inşa ettiğimiz sebeplerden biri. Yapay zeka, düşünce deneyleri yapabilir mi? Belki. Peki bir süper zeka oluşturarak insanlığı fethetmeye çalışabilir mi? Belki de. Bu fikir, bilimkurgu hikayelerine oldukça benzer görünüyor.

Yapay zeka eşitsizliğe neden olacak mı? Evet, ancak eşitsizliğin nedeni yapay zeka değil ve eşitsizlik yapay zeka ile ortaya çıkan bir kavram da değil. Eğer biz, eşitsizliğin sürdürülebilir olmadığını kabul eden zeki bir tür gibi hareket edersek, bu teknolojiyi eşitsizliği ortadan kaldırmak için kullanabiliriz.

Birkaç yıl önce, CERN “Tanrı parçacığı”nı keşfetmek için deneyler yaparken, eleştirmenler bu deneylerin kara delik oluşturabileceğini öne sürmüştü. Ancak bu, gerçekleşmedi; aksine Peter Higgs, Fizik Nobel Ödülü’nü kazandı.

Jeffrey Sachs ve Birleşmiş Milletler, zamanımızın ana sorunları ve çözümleri için Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni oluşturdu. Ben, yapay zekanın oluşturabileceği olanakları bu on yedi hedefin her birinin gerçekleştirilmesi için bir fırsatlar okyanusu olarak görüyorum.

Cambridge Üniversitesi Astrofizikçisi Lord Martin Rees, “Eğer 21. yüzyılı hayatta kalmayı başarırsak, 22. yüzyıl harika olacak” demişti. Bu görüşe tamamen katılıyorum.

Embriyo araştırmalarında genetiği nasıl kullanacağımıza dair etik kurallarımız, savaş alanında otonom silah sistemlerini nasıl ve ne zaman kullanacağımıza dair kurallarımız, hatta uzayda ne yapacağımıza dair kurallarımız ve Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne sahibiz. Yapay zekayı güvenli, etik ve sorumlu bir şekilde nasıl kullanacağımıza dair kurallar, yasalar, sağduyu ve etik bir anlayış geliştirebiliriz.

Akademisyenlerin, yatırımcıların, girişimcilerin ve iş insanlarının çoğunluğunun zaten iyi tarafta olduğuna inanıyorum. Her zaman kötü niyetli insanlar ve tehlikeli deneyler olacaktır. Ancak, süper akıllı yapay zekanın, insan koşullarını geliştirme çabamızı artırmak için sunduğu fırsatı kaçırmak, daha iyi şiirler yazmak, yeni sanat formları yaratmak, bilinmeyen bilgelik alanlarını keşfetmek, daha önce hiç görülmemiş bir refah sağlamak gibi fırsatları kaçırırsak bu çok daha fazla üzücü olur. Yapay zeka tarafından sunulan fırsatları kaçırmamalıyız; daha zengin ve anlamlı bir dünya için yapay zekanın gücünü kullanmalıyız.

Yapay zekanın gelecekte neleri mümkün kılacağını tam olarak bilemiyoruz, ancak şu anda yapay zekanın büyük bir potansiyeli olduğunu biliyoruz. Bu potansiyeli kullanmak, sorumluluklarımızın ve olasılıklarımızın bir parçasıdır. Yapay zekanın gelişimini durdurmak yerine, onu yönlendirmeli ve kontrol etmeliyiz. Bu şekilde, yapay zeka, insanlık için değil, insanlıkla birlikte gelişebilir. Ve belki de bir gün, yapay zeka ve insanlık, birbirlerinin sınırlarını genişletmek için birlikte çalışabilirler.

Halil Aksu

TRAI Kurucusu & Digitopia Co-CEO

Bu yazı Halil Aksu tarafından yazılan “We Must Pursue AI” başlıklı yazıdan alıntılanarak Türkçeleştirilmiştir.

Benzer Haberler
Send this to a friend